İŞGALLER
İtilaf Devletleri 13-Kasım -1918 'de İstanbul'a çıkarma yaptılar.
İngilizler; Musul, Urfa, Maraş ve Antep'i işgal ettiler.
Fransızlar: Adana dolaylarını işgal ettiler.
İtalyanlar: Konya ve Antalya dolaylarını işgal ettiler.
Yunanlılar: İzmir'den başlayarak bütün Batı Anadolu'yu işgal ettiler.
Not: İngilizler Fransızlarla anlaşarak Urfa, Maraş ve Antep'i Fransızlara
devrettiler
OSMANLI İMPARATORLUĞUNU PAYLAŞMA TASARILARI
Gizli Antlaşmalar
Mondros Mütarekesi’ni, işgalleri ve Sevr Antlaşması’nı anlayabilmek için
İtilaf Devletleri’nin kendi aralarında yaptıkları antlaşmaları kavramak
gereklidir.
Not: (Bu Antlaşmalar Henüz I. Dünya savaşı devam ederken imzalanmıştır. )
1-İstanbul Antlaşması 1915
a) İngiltere - Fransa - Rusya arasında yapılmıştır.
b) Rusya'nın savaşa girmesi karşılığı İstanbul ve Doğu Anadolu'nun
kendilerine verileceği vaad edilmiştir
2- Londra Anlaşması 1915
İngiltere - Fransa - İtalya arasında yapılmıştır.
İtalya'nın İttifak Devletleri’nden ayrılması karşılığı Anadolu'nun güney
kıyıları vaad edilmiştir
3- Sykes - Picot ( Seyk- Piko ) Antlaşması 1916
İngiltere ve Fransa arasında yapılmış fakat sonra Rusya'ya verilecek
yerlerde belirlenmiştir.
Bu Antlaşmaya göre;
İngiltere; Irak ve Ürdün'ün koruyuculuğunu üstleniyor ve bütün Mezopotamya'yı
nüfuz bölgesi yapıyordu.
Fransa; Suriye, Çukurova, Hatay bölgelerini nüfuz bölgesi yapacak Rusya'ya
ise; Boğazlar ve Doğu Anadolu'nun verilmesi öngörülüyor
4- Şerif Hüseyin- Mac Mahon Antlaşması 1916
Mısır valisi Mac Mahon ile Mekke Emiri Şerif Hüseyin arasında
imzalanmıştır.
Türklere karşı isyan etmesi karşılığı Araplara ( Şerif Hüseyin ve
oğullarına ) devlet kurulacağı vaad edilmiştir.
5-Sn. Jean De Mauri Enne Ant. ( Sen Jan dö Moren Ant. ) 1917
a) İtalyanların Anadolu'da kendilerine vaad edilen yerlerin belirlenmesini
istemesi üzerine imzalanmıştır,
b) Antalya'dan İzmir'e kadar olan yerler ve arka tarafları İtalyanlara
verilecekti.
Not: 1917'de Rusların savaştan çekilmesi gizli antlaşmaların yerine
getirilmesini engellemiş, fakat İngilizler ve Fransızlar çıkarlarını
korumuşlardır
WİLSON İLKELERİ
Amerika Birleşik Devletleri Cumhurbaşkanı Wilson'un savaşa girmeden önce
barışın hangi şartlarda sağlanması gerektiğini “Wilson İlkeleri” ile
yayınladı. Fakat uyan olmadı. 8- Ocak - 1918'de ilan edilen 14 maddenin önemli
maddeleri;
Osmanlı Devleti'nde Türklerin oturdukları bölgelere kesin egemenlik hakkı,
tanınmalıdır. Diğer milletlere ise kendini yönetme hakkı verilmelidir.
Boğazların güvenliği sağlandığı taktirde bütün devletlerin ticaret
gemilerine açık olmalıdır.
Devletler kendi aralarında gizli antlaşmalar imzalamayacaktır. Galip
devletler yenilenlerden savaş tazminatı ve toprak almayacaktır.
Devletler arasındaki anlaşmazlıkları barış yolu ile çözümleyecek milletler
arası bir teşkilat kurulacak.
Not 1: Bu amaçla Cemiyeti - Akvam kurulmuştur.
Not 2: Bu ilkeleri istemeyerek kabul eden İtilaf Devletleri, aslında bunları
çıkarlarına ters buluyorlardı. Fakat İtilaf Devletleri, bu ilkeleri kendi
çıkarlarına göre uygulamışlardır.
Not 3: Wilson İlkeleri'nin yayınlanmasının temel amacı; ABD'nin Avrupa ve
Ortadoğu'da güç sahibi olmak istemesidir.
PARİS BARIŞ KONFERANSI 1919
1919 yılı başlarında İtilaf Devletleri temsilcileri Paris'te toplanarak
Osmanlı İmparatorluğu’nu nasıl paylaşacaklarını görüşmeye başladı. Yenilen
devletlerin durumları görüşüldü.
Paris Barış Konferansı’nda Yunanistan ön plana çıkarak İngilizlerin
desteğiyle daha önce İtalya'ya vaat edilen Batı Anadolu'nun Yunanlılara
verilmesi kararı güçlendi. Doğu Trakya ve İzmir çevresi verildi.
Not 1: İtalyanlar İngiltere ve Fransa'ya kızarak güney kıyılarımızı tek başına
işgal ettiler.
Not 2: İngiltere ve Fransa Wilson ilkelerinin ortaya çıkardığı etkiyi kırabilmek
için Paris Konferansında Manda fikrini ortaya attılar.
İZMİR'İN İŞGALİ 15-MAYIS-1919
SEBEBİ: Paris Konferansı’nda Yunan İşgali’nin İtilaf Devletleri’nce
onaylanması
İngiltere'nin İstanbul'un güneyinde güçlü bir İtalya istememesi
İzmir'in işgalini Mondros Anlaşması’nın 7. Maddesine dayandırmaları
Yorum: İtilaf Devletleri, İzmir'in işgalini haklı göstermek için Türklerin
Hıristiyanlara baskı yaptığını ileri sürmüşlerdir.
• 7. Maddeyi gerekçe gösteren Yunanistan, Mondros Ateşkes Antlaşması’nı
imzalayan devletler arasında yoktu.
SONUÇ: Hasan Tahsin takma adlı, Osman Recep Nevres tarafından ilk kurşun
atılmıştır.
• İşgallere yapılan tepki milli şuurun uyanmasını sağlamış ve tepkiyi
değer¬ lendiren Mustafa Kemal "İşgallerin haksızlığı" ilkesinden yola
çıkarak Kurtuluş Savaşını başlatmada itici güç olarak kullanmıştır
AMİRAL BRİSTOL RAPORU 12-EKİM -1919
Batı Anadolu'da genişleyen Yunan işgaline karşı başlayan Türk direnişi
İtilaf Devletleri’nce heyecan yarattı. Durumu incelemek üzere Amerikalı Amiral
Bristol başkanlığında İngiliz, Fransız ve İtalyan temsilcilerinden oluşan bir
heyet görevlen dirildi. Rapora göre:
Hıristiyan halkın can güvenliğinin olmadığı bilgisi yanlıştır.
Yapılan katliamların sorumluluğu Yunanlılarındır.
Yunan askerleri geri çekilmeli İtilaf güçleri gelmelidir.
İzmir'de Türk çoğunluğu bulunduğundan bu yerler Yunanlılara verilemez.
(Yunanlılar, Hıristiyanların çoğunlukta olduğunu iddia etmişti. )
İŞGALLER KARŞISINDA OSMANLI YÖNETİMİNİN TUTUMU
Mondros Ateşkes Antlaşmasından sonra başlayan işgaller ve özellikle İtilaf
Devletleri gemilerinin İstanbul'u baskı altına alması Osmanlı yönetimi üzerinde
karamsar bir hava meydana getirdi. İşbaşına gelen hükümetler bir savunma ve
karşı koyma hareketine geçilmesini istemiyordu. Anlaşmazlıkların müzakere
yoluyla halledileceğine inanıyorlardı.
Osmanlı yönetimi her şeyden evvel, hilafet ve saltanatın varlığını güvenceye
almanın yollarını arıyordu. İtilaf Devletleri, Osmanlı yönetiminden ciddi bir
tepki görmeyince, işgal hareketlerini daha geniş bir alana yayma cesaretini
buldular. Bu durum, başsız kalmış hissine kapılmış Türk milletini, haklarını
kendi gücüyle korumak için harekete geçirdi
İŞGALLER KARŞISINDA MUSTAFA KEMALİN DURUMA BAKIŞI
Mustafa Kemal, Birinci Dünya Savaşı’nın sona erdiği sırada Suriye
Cephesi’nde Yıldırım Orduları Grubu Komutanı olarak görev yapıyordu. Ateşkes
anlaşması imzalanınca İstanbul'a döndü. Ülkenin karşı karşıya bulunduğu durumun
çok ciddi olmasını bilmesine rağmen karamsar değildi. Türk milletinin esareti
kabul etmeyeceğine inanıyor, milletin kendi gücüyle düşmana karşı
çıkabileceğini düşünüyordu. Bu sebeple, İstanbul önlerinde demirli duran İtilaf
Devletleri’nin filosunu görünce yanındaki yaverine, "Geldikleri gibi
giderler! " demişti. Bu sözler onun milletine olan güvenini, inancını ve
uzak görüşlülüğünü göstermekteydi. Mustafa Kemal, İstanbul'da bulunduğu süre
içerisinde padişah ve hükümet üyeleriyle görüşmeler yaptı. Onlara işgaller
karşısında neler yapılması gerektiğini anlattı. Diğer yandan, şimdi müze olan
Şişli’deki evinde, başta Ali Fuat Paşa, Kazım Karabekir Paşa, Fevzi Paşa ve
İsmet Bey olmak üzere güvendiği arkadaşlarıyla toplantılar yaptı. Bu
toplantılarda, girişilecek mücadelenin esasları ele alındı. O sıralarda çeşitli
kurtuluş çareleri ortaya atılıyordu
Bazı kimseler İngiltere'nin himayesini, bazıları ise Amerika'nın mandasını
istemeyi uygun görüyorlardı. Onlara göre Osmanlı Devleti, ancak bu yolla ayakta
kalabilir ve bütünlüğünü koruyabilirdi. Bunlardan başka bölgesel kurtuluş
yollan arayanlar vardı. Milli cemiyetlerin bir kısmı bu anlayışın sonucunda
ortaya çıkmıştı.
Türk milletinin, şerefli bir millet olarak yaşamasını temel ilke sayan
Mustafa Kemal, hu görüşleri doğru bulmuyordu. Çünkü o günlerde Osmanlı
Devleti'nin temelleri çökmüş, ömrü tükenmişti. Osmanlı ülkesi tamamen
parçalanmıştı. Ortada bir avuç Türk'ün barındığı bir ata yurdu kalmıştı. Bu
durum karşısında sağlam ve gerçek
karar, millet egemenliğine dayanan, kayıtsız, şartsız, bağımsız bir Türk
Devleti kurmaktı.
Bu düşüncelere sahip olan Mustafa Kemal, milli mücadelenin, milletin azim
ve kararıyla kazanılacağına inanıyordu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder