31 Ocak 2016 Pazar

OSMANLI DEVLETİ’NDE HUZUR DERSLERİ


*Adem Çoraklık
OSMANLI DEVLETİ’NDE HUZUR DERSLERİ


Huzur derslerindeki “huzur” kelimesinin anlamı bildiğimiz huzur anlamında değil, arapça kelime anlamından hareketle “huzurunda, katında, mekanında, önünde” anlamındadır. Huzur derslerinin bir diğer adı da Huzur-ı Hümâyun Dersi şeklindedir. Huzur dersleri, islâm  geleneğinde halife, sultan, veya devlet erkânı huzurunda gerçekleştirilen “muhadara” ismiyle anılan türle örtüşmektedir. Bir anlamda da bu türün Osmanlıdaki bir devamını yansıtmaktadır. Huzur dersleri aslında Tesfîr dersleridir. Padişahın huzurunda yapılan bu derslerde Beydavi ‘nin (685/1286) Envârü-t Tenzil ve Esrârü-t Tevil adlı tesfiri esas alınır.[1] Osmanlı Devleti’nde huzur dersleri Ramazan ayında yapılmaktaydı. Ramazan ayının ilk on gününde (Cuma hariç) 8  günde yapılırdı. Genelde iki saat süren bu dersler öğle ile ikindi namazı arasında yapılmaktaydı. Osmanlı Devletinde huzur derslerine örnek olabilecek ilk uygulama III. Ahmet döneminde Sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa tarafından (1724) yapıldığı bilinmektedir. III. Ahmet döneminde yapılmaya başlayan bu derslere şehzade III. Mustafa’ nında katılması ve bu derslerden etkilenmesine ve kendi döneminde uygulaması bu derslerin bir gelenek haline gelmesini sağlamıştır.
Sultan III. Mustafa döneminde huzur dersleri devletin resmi proğramına  dahil edilmiş ve kendinden sonra ki sultanlarda bunu uygulamıştır. Sultan III. Mustafa döneminde 1759 Ramazan'ında icra edilen ilk huzur dersinde; Fetva Emini Ebu Bekir Efendi mukarrir ; Nebil Muhammed Efendi, Saray Hocası Hamidî Muhammed Efendi, Şeyhülislâm Müfettişi İdris Efendi, Müzellef Muhammed Efendi ve Konevî  İsmail Efendi ise muhatap olarak yer almıştır.


HUZUR DERSLERİNİN KATILIMCILARI
 Huzur derslerinin katılımcıları başta padişah olmak üzere mukarrir, muhataplar ve dinleyici statüsünde ki katılımcılardan oluşurdu. Bu derslere dinleyici olacaklar hakkında hakkın da padişaha bilgi verilir ve salonda bulunanlar dersi minderler üzerine oturarak dinlerlerdi. Bu kurala padişahlarda her hangi mazeretleri yoksa dersi minder üzerinde oturarak dinlemişlerdir.
Mukarrir : Huzur dersinde dersi veren alimdir. Dersin ilk kısmında ilgili ayetlerin tefsirini yapan ve daha sonra soruları cevaplayan kişidir.
Muhatap : Huzur dersinin ikinci bölümünde mukarrire sorular soran alimdir. Bir mukarrir ve beş muhatapla başlayan bu derslerde, muhatapların sayısı zaman içerisinde değişerek on beşe kadar yükselmiştir. Bu iki alim grubuna Ders Takdim Heyeti denilmiştir. Her dersin mukarrir ve muhatapları farklı şahıslar olmuştur.[2]


HUZUR DERSLERİNDE MAKARRİR VE MUHATAP SEÇİMİ
Huzur derslerinde mukarrir ve muhatap olacak ulemanın şu vasıfları taşıması gerekliydi.
1) İstanbul ruûsuna sahip olmak,[3]
2) İstanbul’da ikâmet etmek,
3) Fazla miktarda öğrenciye ileri derece dersler veriyor olmak,
4) Gerek uzmanlık alanı gerekse kişilik bakımından tanınmış ve meşhur kişiler olmaları.
Bu takdim heyetine yapılacak tayinler şeyhülislamın teklifi ve padişahın onayı ile yapılırdı. Ramazan öncesinde derslere katılacak alimlerin sayısı belirlenerek gruplara ayırılırlardı. Seçilen bu alimlere üç ayların başında konuları ve günleri bildirilir. Dersten önce mukarrir ve muhatapların hiçbir şekilde dersle ilgili konuşmaları yasaktı. Mukarrirlerin konuya nasıl hazırlandıkları ve muhatapların hangi soruları soracakları bilinmezdi.[4]

HUZUR DERSLERİNİN YERİ VE ZAMANI
Huzur derslerinin yapılacağı yeri padişah tayin ederdi.  Dersler uzun bir süre, Topkapı Sarayı'nda (Sepetçiler Kasrı, Sofa Köşkü, Revan Köşkü, İncili Köşk, Yalı Kasrı veya Sünnet Odası) , Abdülaziz, Mehmed Reşad ve Halife Abdülmecid dönemlerinde Dolmabahçe Sarayı'nda, Sultan 2. Abdülhamid döneminde Yıldız Sarayı'nda düzenlenmişti.[5]
Ramazan ayı içerisinde düzenlenen derslerin günü ve saati sultanlara göre değişiklik göstermiştir. Bazen öğle–ikindi arasında bazen de ikindi–akşam arasında düzenlenen dersler genellikle iki saatte bitiriliyordu. Ramazan'ın ilk on gününde tertiplenen derslere yalnızca cuma günleri ara veriliyordu.[6]

HUZUR DERSLERİNİN İŞLENİŞİ
Dersler için seçilen heyet, önde mukarrir, arkada kıdem sırası ile muhataplar olmak üzere huzura girerdi. Heyet, padişah ve maiyetince ayakta karşılanırdı. Bu davranış, ilmîye sınıfı mensuplarının, Osmanlı'da, başka hiçbir ülkede görülemeyecek bir saygı ve itibara sahip olduğunu gösterir. Karşılama töreninin ardından, başta sultan olmak üzere herkes önceden belirlendiği şekliyle yerini alırdı. Derse katılanlar, mukarrir ve muhataplar gibi önceden özenle hazırlanan minderlere otururlardı. Huzur dersleri tefsir edilecek ayetin mukarrir tarafından okunması ile başlardı. Okunan ayetler önce mukarrir tarafından tefsir edilir, sonra muhataplar mevzuyla alâkalı fikirlerini ifade ederlerdi. İlmî bir sohbet ortamında cereyan eden derslerde, sultanın huzurunda düzenlenmesi sebebiyle gereksiz uzatmalardan ve tartışmalardan kaçınılırdı. Ders bitiminde mukarrire ve muhataplara bir miktar atiye (hediye, bahşiş) verilirdi.[7]

HUZUR DERSLERİNCE CEZA
Huzur derslerinde ödül yanı sıra ceza sistemi de işlerdi. Derslere gereken ehemmiyeti göstermeyen ya da ilmin vakarına münasip düşmeyen davranışlar sergileyen ve gereksiz tartışmalara giren  muhataplara da dersten ihraç, sürgün gibi cezalar da verilmiştir. Huzur derslerinden birinde Tatar Ali Efendi'nin, Abdülmümin Efendi ile ders münakaşasında ilmî nezâkete aykırı sözleri sebebiyle, Şeyhülislam Dürrîzâde Mustafa Efendi'nin isteğiyle Ramazan nihâyetinde Bozcaada'ya sürgün edilmesi, bu cezalara örnek gösterilebilir.
Huzur derslerinin sonuncusu, Halife Abdülmecid Efendi zamanında 1923 Ramazanında Dolmabahçe Sarayı'nda düzenlenmiştir. Hilâfetin kaldırılması (3 Mart 1924) ile birlikte Huzur dersleri de tarihe karışmıştır.[8]













KAYNAKÇA

1)      KARA Ömer,” İslam Geleneğinde Ümerâ Huzurundaki Bilimsel Toplantıların Osmanlıcası; Huzur Dersleri”, Osmanlı Toplumunda kur’ân Kültürü ve Tesfiri Çalışmaları II, İstanbul: İlim Yayma Vakfı Kur’ân ve Tesfîr Akademisi 2013.


2)      İŞPİRLİ Mehmet, “Huzur Dersleri”, D.İ.A.(Diyanet İslam Ansiklopedisi), İstanbul 1998.

3)      TEMİZEL Aydın,” Osmanlıda Huzur Dersi Örnekleri Tahlil ve Tenkitli Tefsir Metni Neşirleri I”, Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Cilt: XV, Sayı: 28.


4)      DEVELİOĞLU Ferit, Osmanlıca-Türkçe Lügat, 21. bs. Ankara: Aydın Kitabevi 2004.


5)      UZUNÇARŞILI  İ.HAKKI, Osmanlı Devletinin İlmiye Teşkilatı, Ankara 1965.







* GAZİOSMANPAŞA ÜNİVERSİTESİ FEN-EDEBİYAT FAKÜLTESİ TARİH BÖLÜMÜ ÖĞRENCİSİ
[1] Aydın Temizer,” Osmanlıda Huzur Dersi Örnekleri Tahlil ve Tenkitli Tefsir Metni Neşirleri I”, Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Cilt: XV, Sayı: 28,s.66

[2] İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Devletinin İlmiye Teşkilatı, Ankara 1965, s. 219.
[3] Ruûs: Osmanlı ilmiye teşkilatında göreve başlama işlemi için gerekli belgeye verilen ad. Medrese tahsilini tamamlayarak mülâzim olup, yedi senelik mülâzemet süresini tamamlayanlar,  şeyhülislamın da bulunduğu ruûs (yeterlik) imtihanına girer, başarırlarsa ruûs alırlardı.( Ferit Devellioğlu, Osmanlıca-Türkçe Lügat, 21. bs. Ankara: Aydın Kitabevi 2004, s. 902)
[4] Ömer kara, “İslam Geleneğinde Ümera Huzurundaki  Bilimsel Toplantıların  Osmanlıcası ;Huzur Dersleri”,Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi,

[5] Aydın Temizer,” Osmanlıda Huzur Dersi Örnekleri Tahlil ve Tenkitli Tefsir Metni Neşirleri I”, Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Cilt: XV, Sayı: 28,s.69


[6] Ömer Kara, “İslam Geleneğinde Ümerâ Huzurundaki Bilimsel Toplantıların Osmanlıcası; Huzur Dersleri”, Osmanlı Toplumunda Kur’ân Kültürü ve Tefsir Çalışmaları II, İstanbul: İlim Yayma Vakfı, Kur’ân ve Tefsir Akademisi 2013,  s. 324.
[7] Mehmet İpşirli, “Huzur Dersleri”, D.İ.A. (Diyanet İslam Ansiklopedisi), İstanbul, 1998.

[8] Ömer Kara, “İslam Geleneğinde Ümerâ Huzurundaki Bilimsel Toplantıların Osmanlıcası; Huzur Dersleri”, Osmanlı Toplumunda Kur’ân Kültürü ve Tefsir Çalışmaları II, İstanbul: İlim Yayma Vakfı Kur’ân ve Tefsir Akademisi 2013, s. 315-317

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder