Dersin Adı
|
T.C. İNKILÂP TARİHİ ve
ATATÜRKÇÜLÜK
|
|
Sınıf
|
11
|
|
Ünite
|
TÜRK İNKILABI
|
|
Konu
|
> TÜRK TARİH KURUMU
> TÜRK DİL KURUMU
> ÜNİVERSİTE REFORMU
|
|
Süre
|
20 DK.
|
|
Öğrenci Kazanımları
Hedef ve Davranışlar
|
> Eğitim ve kültür
alanında yapılan inkılâplar bilgisi.
> Eğitim ve kültür
alanında yapılan inkılâpların anlamı, özellikleri ve önemini kavrama.
|
|
Ünite Kavramları ve Sembolleri
|
Milli Tarih, Türk Tarih Tezi , Harf
İnkılabı, Kültür, Darülfünun-u Osmani,
|
|
Öğretme-Öğrenme
Yöntem ve Teknikleri
|
Anlatım, Soru – Cevap,
Tartışma, Özet
|
|
Kaynak. Araç ve Gereçler
|
Ders Kitabı, Üniversite
Hazırlık Kitapları
|
|
ÖĞRETME-ÖĞRENME ETKİNLİKLERİ
|
Sözel-Dilsel
|
— Öğretmen tarafından derste
öğrenilecek konuların tahtaya yazılarak, neyin niçin öğrenileceği hakkında ön
bilgi verilmesi.
— Konuyla ilgili kavramların
açıklanması.
— Konunun Öğretmen
tarafından özetlenmesi ve açıklamalar yapılması.
— Öğrencilere konuyla ilgili
sorular yöneltilmesi, verilen cevapların değerlendirilerek yanlış bilgi ve
anlamaların düzeltilmesi.
— Konuyla ilgili bilgilerin
tartışılması ve değerlendirilmesi.
— Anlaşılamayan noktaların
tekrar açıklanması.
|
Doğacı
|
||
Sosyal-Kişiler arası
|
||
Mantıksal
|
||
İçsel-Bireysel
|
||
Görsel-Uzaysal
|
||
Bedensel
|
||
ÖZET
|
Yeni Türk Harflerinin Kabulü: Osmanlılarda
Arap alfabesi kullanılıyordu. Bu, eğitim ve öğretimi zorlaştırıyordu. Tüm
yurtta okur-yazarlılığın yaygınlaştırılması, Latin alfabesine dayanan yeni
Türk Alfabesi ile sağlandı.(1 Kasım 1928).
Milli kültür, manevi özellikler, yaşayış
ve davranış şekilleri ile düşünce birliğinden oluşur. Yani tüm
değerlerimizden oluşur. Atatürk’e göre milli kültür mutlaka yükseltilmelidir.
Aksi takdirde yok olur. Günümüzde bu daha iyi hissedilmektedir. Zira geri
kalan ulusların kültürü, güçlü ulusların kültürüne yenik düşmektedir. Çağdaş
kültüre sahip olmak, bilim, sanat ve teknoloji düzeyine kültürünü
yükseltmekle mümkündür.
Atatürk, milli
birlik ve beraberliği sağlayan unsurlardan biri olan dil konusuna da önem
vermiş ve Türkçenin geliştirilmesi için Türk Dili Tetkik Cemiyeti(Türk Dil
Kurumu)’ni kurmuştur.
Atatürk, milletine ve
tarihine bağlılığını, tarih alanındaki çalışmaları ile göstermiştir. Türk
tarihinin gerçekçi bir biçimde araştırılması için “Türk Tarih Tetkik
Cemiyetini” kurmuştur. Bugün bu kuruluş “Türk Tarih Kurumu” adını taşır.
Atatürk, yeni kurulmuş olan
devleti muhasır medeniyetler seviyesine çıkartmak için en önemli etkenlerden
birinin de eğitim olduğunu bilmektedir. Bu yüzden de eğitime önem vermiş ve
1933 yılına gelindiğinde ülkenin bilgi üretim ve kalifiye eleman yetiştirme kurumları
olan üniversiteleri düzenlemiş ve üniversite reformunu yapmıştır.
|
|
ÖLÇME ve DEĞERLENDİRME
|
> Harf
İnkılabı neden yapıldı ?
> Eğitim
sistemimizin dayandığı esaslar nelerdir?
> Atatürk’ün tarih anlayışının özellikleri nelerdir?
|
|
Planın Uygulanmasına
İlişkin Açıklamalar
|
|
|
Dersin
Diğer Derslerle İlişkisi
|
Türk Dili ve Edebiyatı İle
İlgili Sözcük ve Kavram Bilgisi
|
Osmanlı Tarihi hakkında bilinmesi gerek olay ve kişiler hakkında bilgiler bulabilirsiniz.
21 Nisan 2016 Perşembe
ders planı
28 Şubat 2016 Pazar
21 Şubat 2016 Pazar
tarih öğretiminde eşleştirme sorularıve yazılı sınav örneği
EŞLEŞTİRME MADDELERİ ÖRNEĞİ
YÖNERGE: Aşağıda I. sütunda kadının yardımcıları ve II. sütunda ise bu kişilerin görevleri ve mesleki bilgileri yer almaktadır. Sizden I. sütunda belirtilen kişilerin II. sütundaki karşılıklarını bulup ilgili harfi I. sütunun başında yer alan boşluğa yazmanız. Başarılar !
ı ıı
(…..) 1.NAİB A. kadıya yargılama ve diğer işlerde yardımcı olan ve
kadı tarafından tayin edilen mahkeme görevlisidir.
(…..) 2. MUHZIR B. Bir şehrin muhafızı.
(…..) 3. SUBAŞI C. Mahkemelerde yargılamayı yapar.
(…..) 4. ESESBAŞ D. şehirlerde özellikle geceleri güvenliğin sağlayan kişi.
(…..) 5. KASSAMLAR E. ölen kimselerin mirasını mirasçılar arasında
taksim eden memur.
(…..) 6. MÜBAŞİR F. mahkemenin düzen ve intizamını sağlarlardı.
(…..) 7. MÜŞAVİR G.Mahkemedeki yazışmaları kayda geçen kişi.
H. Hukuku iyi bilen kadıya yardımcı olan kişi.
J. İtibarlı kişilerin idamını gerçekleştiren kişi.
K. Davalı ve davacıyı kimi zaman da şahitleri mahkemeye
Getirmekle görevlidir.
CEVAPLAR
1) A 2) K 3) B 4) D 5) E 6) F 7) H
,
19.02.2016
ADI ve SOYADI:
NUMARASI:
9.SINIF TARİH DERSİ 2. DÖNEM 2. YAZILI SINAVI
1)
Koyunhisar savaşı kim zamanında hangi tarihte
yapılmıştır ? (10 puan)
2)
Yeni kurulan Nizam-ı Cedid askerleri ile yeniçeri askerleri arasındaki
farkları ve benzer yönlerini belirtiniz. (30 puan)
3)
Fransız İhtilalinin çıkma nedenleri nelerdir ? (20 puan)
4)
Islahat Fermanı sosyal ve ekonomik açılardan ne gibi
değişikler ortaya çıkartmıştır ?
(30 puan)
5)
II. Balkan Savaşının siyasi
nedenleri nelerdir ? (10 puan)
NOT: Puanlamalar soruların yanında yazmaktadır.
Süre 60 dakikadır.
BAŞARILAR DİLERİM…
CEVAPLAR…
20 Şubat 2016 Cumartesi
TARİH ÖĞRETİMİNDE YAPILANDIRILMIŞ GRİD ÖRNEĞİ
YAPILANDIRILMIŞ GRİD ÖRNEĞİ
A. 2
MART 1926
|
B. 1
OCAK 1926
|
C. 3
MART 1924
|
D. 25
KASIM 1925
|
E. 20
MAYIS 1928
|
F. 1
KASIM 1928
|
G. 5
ŞUBAT 1937
|
H. 3
MART 1926
|
İ.
30 KASIM 1925
|
J.
17 ŞUBAT 1926
|
K. 29
EKİM 1923
|
L. 1
KASIM 1922
|
Aşağıdaki soruları yukarıdaki tabloya göre cevaplayınız.
1)
Yukarıdaki tarihlerden hangisi saltanatın kaldırılma tarihidir ?
..........................................................................................................................................................
2)
Yukarıdaki tarihlerden hangisi Cumhuriyetin ilan tarihidir ?
……………………………………………………………………………………………..........................................................
3)
Yukarıdaki tarihlerden hangisi kılık kıyafet kanununun ilan tarihidir?
………………………………………………………………………………………………………………………………………..............
4)
Yukarıdaki tarihlerden hangisi latin harflerin kabul tarihidir ?
………………………………………………………………………………………………………...............................................
5)
Yukarıdaki tarihlerden hangisi halifeliğin kaldırılma tarihidir ?
…………………………………………………………………………………………………………………………………………………...
6)
Yukarıdaki tarihlerden hangisi Türk Medeni
Kanununun kabul tarihidir ?
…………………………………………………………………………………………………………………………………....................
CEVAPLAR
1.
L
2.
K
3.
D
4.
F
5.
C
6.
J
a) HINÇAK
VE TAŞNAK CEMİYETİ
|
b) KARS
İSLAM ŞURASI
|
c) İSLAM
TEALİ CEMİYETİ
|
d) ETNİKİ
ETERYA CEMİYETİ
|
e) MAVRİ
MİRA CEMİYETİ
|
f) MİLLİ
KONGRE CEMİYETİ
|
g) TRABZON
MÜDAFAYI HUKUK CEMİYETİ
|
h) TRAKYA
PAŞAELİ CEMİYETİ
|
i)
İNGİLİZ MUHİPLER CEMİYETİ
|
j)
KLİKYALILAR CEMİYETİ
|
k) GİZLİ
KARAKOL CEMİYETİ
|
l)
KÜRT TEALİ CEMİYETİ
|
m) NİGEHBAN
CEMİYETİ
|
n) PONTUS
RUM CEMİYETİ
|
o) HÜRRİYET
VE İTİLAF FIRKASI
|
p) MİLLİ
MÜDAFA CEMİYETİ
|
Aşağıdaki soruları yukarıdaki tabloya göre cevaplayınız.
1)
Yukarıdakilerden hangisi/hangileri yaralı
cemiyetlerdendir?
..........................................................................................................................................................
2)
Yukarıdakilerden hangisi/hangileri zararlı
cemiyetlerdendir?
……………………………………………………………………………………………..........................................................
3)
Yukarıdakilerden hangisi/hangileri Türkler
tarafından kurulan zararlı cemiyetlerdendir?
………………………………………………………………………………………………………………………………………..............
4)
Yukarıdakilerden hangisi/hangileri Ermenilerin
kurduğu cemiyettir?
………………………………………………………………………………………………………...............................................
5)
Yukarıdakilerden hangisi/hangileri Erzurum
kongresine temsilci yollamıştır?
…………………………………………………………………………………………………………………………………………………...
6)
Yukarıdakilerden hangisi/hangileri Rumların
kurdukları cemiyetlerdendir?
…………………………………………………………………………………………………………………………………....................
7)
Yukarıdakilerden hangisinin/hangilerinin üyeleri
arasında Damat Ferit’te vardır?
…………………………………………………………………………………………………………………………………………………….
8)
Yukarıdakilerden hangisi/hangileri saraya bağlı
emekli subaylar tarafından kurulmuştur?
……………………………………………………………………………………………………………………………………………………
CEVAPLAR
1.
B,F,G,H,J,K,P
2.
A,C,D,E,İ,L,M,N,O
3.
İ,L,M,O
4.
A
5.
B,G
6.
D,E,N
7.
İ
8.
M
19 Şubat 2016 Cuma
ŞEYHÜLİSLÂMLIK VE MÜFTÜLÜK
1.Giriş
2.Şeyhülislâmlığın Devlet İçerisindeki Kurumsallaşması
3.Fonksiyonel Açıdan Şeyhülislâmlık
4.Şeyhülislâmlığın Dini ve Siyasi Fonksiyonları
5.Şeyhülislâmlığın İdari Fonksiyonları
6.Müftülük
Osmanlılar’da ilmiye teşkilâtının başındaki âlimin unvanı.
Sözlükte “yaşlı kimse, reis, bilge” anlamlarındaki şeyh ile İslâm kelimesinden oluşan şeyhü’l-İslâm tabiri, İslâm dünyasında önde gelen ulemâ ve sûfîlere verilen bir şeref unvanı olarak ortaya çıkmıştır.
Şeyhülislâm kavramı, Osmanlı Devletindeki kurumsallaşma sürecinden önceki devirlerde, Müslüman toplumlarda bir ‘ şeref unvanı ‘ olarak kullanılmıştır.
Şeyhülislâmlığın dinî bir müessese haline gelişi Osmanlılar devrinde gerçekleşmiştir.
Şeyhülislâm tabiri resmi bir mahiyet taşımayıp şeref ünvanı ve saygı ifadesi olarak yer almıştır.
Müfiyü’l-En’am tabiri Şeyhülislam için kullanılan halk arasında yaygınlaşmış bir tabirdir.
Şeyhülislâmlığın Devlet İçerisindeki Kurumsallaşması
Fatih Sultan Mehmed’in kanunnamesinde Şeyhülislâm ulemanın reisi olduğu açıkca belirtilmiştir. Kanunnamede başkentin müftüsü olarakta gösterilmiştir. Şeyhülislâm unvanının İstanbul müftüsüne verilmesinden sonra tarihi akış içerisinde, Meşihat, Makam-ı Meşihat, Meşihat Dairesi, Şeyhülislâmlık Kapısı gibi çeşitli isimlerle adlandırılmıştır.
İlmiye teşkilatının hiyerarşik yapı içerisinde Divan-ı Humayun üyesi olan Kadıaskerlerin yeri Şeyhülislâmdan daha üstün durumdaydı. XVI. Yüzyıla kadar Şeyhülislâmlar Kadıaskerlikten gelmedikleri halde bu yüzyıldan başlayarak Kadıaskerlik yapmış olan kişiler arasından atanmıştır. Şeyhülislâmlık XVI. Yüzyıldan itibaren ilmiye teşkilatının içerisinde Kadıaskerlik makamının önüne geçmiştir. Osmanlı yönetim sisteminde Şeyhülislâmın devlet protokolündeki yeri Vezir-i Azam’dan sonra gelmektedir.Bu bakımdan mevki olarak Sadrazamlar Şeyhülislamların üstünde yer almıştır. Sadrazamların azledilmelerinde veya katledilmelerinde Şeyhülislâmların vermiş oldukları fetvaların büyük oranda etkisinin de olmasıyla beraber aralarındaki denge kurulmuş oluyordu. Divan-ı Hümayun üyesi değillerdi ancak önemli konularda kendilerine danışmak amacıyla zaman zaman Divan'a davet ediliyorlardı.
Fonksiyonel Açıdan Şeyhülislâmlık
Şeyhülislâmlığın görev ve yetkileri; fetva vermek ve bulundukları İlmiye örgütünü (müderris ve müftüler ) yönetmek ( tayin ve terfi işlerini yürütmek ) şeklinde iki kategoride değerlendirmek mümkündür.
Fetva verme yetkisine sahip olduklarından dolayı dini ve siyasi bir fonksiyonu, İlmiye teşkilatını yönetimi altında bulundurmak açısından idari bir fonksiyonu yerine getirdikleri söylenebilir.
Şeyhülislâmlığın Dini ve Siyasi Fonksiyonları
Şeyhülislâmlık, Sadrazama bağlı olarak çalışan devletin genel idaresinde görev yapan resmi bir organdır. Osmanlı Devletinde Ulemânın başı olarak en güçlü politik figürü oluşturmuştur.
Şeyhülislâmlığın İdari Fonksiyonları
Şeyhülislâmın fetva verme görevinin yanı sıra diğer bir önemli görevi ise İlmiye Teşkilatını idari bir görevli olarak yönetmekti. Yargılama ve yönetim, dini ve hukuki danışmanlık, eğitim ve öğretim görevlerini yürüten İlmiye Teşkilatının hiyerarşik yapısı şöyledir:
1.Şeyhülislâm ( İstanbul Müftüsü )
2.Kadıaskerler
3.İstanbul Kadısı
4.Vilayet Kadıları, Müftüleri ve Müderrisleri
5.Sancak Kadıları
6.Naipler
7.Cami ve Mescitlerdeki din görevlileri
XVII. Yüzyıldan itibaren Şeyhülislâmlara danışmak bir gelenek haline gelmişti siyasi ve idari konularda ağırlıklarını daha da çok hissettirmeye başlamışlardı.
Cumhuriyetin ilanından kısa bir süre sonra Laiklik ilkesi ile uyuşmadığı için son Osmanlı Şeyhülislâmı Medenî Nuri Efendi'nin 1922'de kabinesiyle birlikte istifa etmesi arasındaki 498 yıl boyunca sürmüştür.
![]() |
Abdülhamit döneminde (1891-1907) yılları arasında 16 yıl şeyhülislamlık yapmış olan Cemaleddin Efendi |
Müftülük
Şeyhülislâmlık kurumunun içerisinde yer almıştır. Halkın dini ve hukuki alanda karşılaştığı meselelerde, dinin hükmünü açıklayıcı fetvalar vermekle görevli kişilerin yer aldığı idari bir birim olarak düşünülebilir. Müftülerin herhangi bir icra yetkisi yoktur ve fetva verebilmek için özel bir kamu görevlisi olma şartı bulunmamaktadır. Müftülük bu alandaki en yüksek mercii olan İstanbul Müftülüğü ile en alt seviyedeki kasaba ve kaza müftülükleri arasındaki birimleri içeren bir yapıdır. Ulemâ sınıfına mensub olmaları hasebiyle vergi ve benzeri şeylerden muaf tutulmuş müftüler, vermiş oldukları fetvalar içinde ayrıca ücret almışlardır. İstanbul müftülüğüne; İstanbul Kadılığı, Anadolu Kadıaskerliği ve son olarak Rumeli Kadıaskerliğinden geçilerek gelme imkanı vardır. Müftülerin atanma, terfi ve diğer özlük hakları ile ilgili işlemler Şeyhülislâmlık makamı tarafından yürütülmüştür.
Osmanlı yönetimindeki başkent müftülüğü dışındaki müftülüklerin etkin ve çok önemli oldukları söylenemezse de tarihin akışında kaybolmayarak günümüze kadar gelmeyi başarmıştır.
16 Şubat 2016 Salı
I.DÜNYA SAVAŞINDA İŞGALLER VE WİLSON İLKELERİ
İŞGALLER
İtilaf Devletleri 13-Kasım -1918 'de İstanbul'a çıkarma yaptılar.
İngilizler; Musul, Urfa, Maraş ve Antep'i işgal ettiler.
Fransızlar: Adana dolaylarını işgal ettiler.
İtalyanlar: Konya ve Antalya dolaylarını işgal ettiler.
Yunanlılar: İzmir'den başlayarak bütün Batı Anadolu'yu işgal ettiler.
Not: İngilizler Fransızlarla anlaşarak Urfa, Maraş ve Antep'i Fransızlara
devrettiler
OSMANLI İMPARATORLUĞUNU PAYLAŞMA TASARILARI
Gizli Antlaşmalar
Mondros Mütarekesi’ni, işgalleri ve Sevr Antlaşması’nı anlayabilmek için
İtilaf Devletleri’nin kendi aralarında yaptıkları antlaşmaları kavramak
gereklidir.
Not: (Bu Antlaşmalar Henüz I. Dünya savaşı devam ederken imzalanmıştır. )
1-İstanbul Antlaşması 1915
a) İngiltere - Fransa - Rusya arasında yapılmıştır.
b) Rusya'nın savaşa girmesi karşılığı İstanbul ve Doğu Anadolu'nun
kendilerine verileceği vaad edilmiştir
2- Londra Anlaşması 1915
İngiltere - Fransa - İtalya arasında yapılmıştır.
İtalya'nın İttifak Devletleri’nden ayrılması karşılığı Anadolu'nun güney
kıyıları vaad edilmiştir
3- Sykes - Picot ( Seyk- Piko ) Antlaşması 1916
İngiltere ve Fransa arasında yapılmış fakat sonra Rusya'ya verilecek
yerlerde belirlenmiştir.
Bu Antlaşmaya göre;
İngiltere; Irak ve Ürdün'ün koruyuculuğunu üstleniyor ve bütün Mezopotamya'yı
nüfuz bölgesi yapıyordu.
Fransa; Suriye, Çukurova, Hatay bölgelerini nüfuz bölgesi yapacak Rusya'ya
ise; Boğazlar ve Doğu Anadolu'nun verilmesi öngörülüyor
4- Şerif Hüseyin- Mac Mahon Antlaşması 1916
Mısır valisi Mac Mahon ile Mekke Emiri Şerif Hüseyin arasında
imzalanmıştır.
Türklere karşı isyan etmesi karşılığı Araplara ( Şerif Hüseyin ve
oğullarına ) devlet kurulacağı vaad edilmiştir.
5-Sn. Jean De Mauri Enne Ant. ( Sen Jan dö Moren Ant. ) 1917
a) İtalyanların Anadolu'da kendilerine vaad edilen yerlerin belirlenmesini
istemesi üzerine imzalanmıştır,
b) Antalya'dan İzmir'e kadar olan yerler ve arka tarafları İtalyanlara
verilecekti.
Not: 1917'de Rusların savaştan çekilmesi gizli antlaşmaların yerine
getirilmesini engellemiş, fakat İngilizler ve Fransızlar çıkarlarını
korumuşlardır
WİLSON İLKELERİ
Amerika Birleşik Devletleri Cumhurbaşkanı Wilson'un savaşa girmeden önce
barışın hangi şartlarda sağlanması gerektiğini “Wilson İlkeleri” ile
yayınladı. Fakat uyan olmadı. 8- Ocak - 1918'de ilan edilen 14 maddenin önemli
maddeleri;
Osmanlı Devleti'nde Türklerin oturdukları bölgelere kesin egemenlik hakkı,
tanınmalıdır. Diğer milletlere ise kendini yönetme hakkı verilmelidir.
Boğazların güvenliği sağlandığı taktirde bütün devletlerin ticaret
gemilerine açık olmalıdır.
Devletler kendi aralarında gizli antlaşmalar imzalamayacaktır. Galip
devletler yenilenlerden savaş tazminatı ve toprak almayacaktır.
Devletler arasındaki anlaşmazlıkları barış yolu ile çözümleyecek milletler
arası bir teşkilat kurulacak.
Not 1: Bu amaçla Cemiyeti - Akvam kurulmuştur.
Not 2: Bu ilkeleri istemeyerek kabul eden İtilaf Devletleri, aslında bunları
çıkarlarına ters buluyorlardı. Fakat İtilaf Devletleri, bu ilkeleri kendi
çıkarlarına göre uygulamışlardır.
Not 3: Wilson İlkeleri'nin yayınlanmasının temel amacı; ABD'nin Avrupa ve
Ortadoğu'da güç sahibi olmak istemesidir.
PARİS BARIŞ KONFERANSI 1919
1919 yılı başlarında İtilaf Devletleri temsilcileri Paris'te toplanarak
Osmanlı İmparatorluğu’nu nasıl paylaşacaklarını görüşmeye başladı. Yenilen
devletlerin durumları görüşüldü.
Paris Barış Konferansı’nda Yunanistan ön plana çıkarak İngilizlerin
desteğiyle daha önce İtalya'ya vaat edilen Batı Anadolu'nun Yunanlılara
verilmesi kararı güçlendi. Doğu Trakya ve İzmir çevresi verildi.
Not 1: İtalyanlar İngiltere ve Fransa'ya kızarak güney kıyılarımızı tek başına
işgal ettiler.
Not 2: İngiltere ve Fransa Wilson ilkelerinin ortaya çıkardığı etkiyi kırabilmek
için Paris Konferansında Manda fikrini ortaya attılar.
İZMİR'İN İŞGALİ 15-MAYIS-1919
SEBEBİ: Paris Konferansı’nda Yunan İşgali’nin İtilaf Devletleri’nce
onaylanması
İngiltere'nin İstanbul'un güneyinde güçlü bir İtalya istememesi
İzmir'in işgalini Mondros Anlaşması’nın 7. Maddesine dayandırmaları
Yorum: İtilaf Devletleri, İzmir'in işgalini haklı göstermek için Türklerin
Hıristiyanlara baskı yaptığını ileri sürmüşlerdir.
• 7. Maddeyi gerekçe gösteren Yunanistan, Mondros Ateşkes Antlaşması’nı
imzalayan devletler arasında yoktu.
SONUÇ: Hasan Tahsin takma adlı, Osman Recep Nevres tarafından ilk kurşun
atılmıştır.
• İşgallere yapılan tepki milli şuurun uyanmasını sağlamış ve tepkiyi
değer¬ lendiren Mustafa Kemal "İşgallerin haksızlığı" ilkesinden yola
çıkarak Kurtuluş Savaşını başlatmada itici güç olarak kullanmıştır
AMİRAL BRİSTOL RAPORU 12-EKİM -1919
Batı Anadolu'da genişleyen Yunan işgaline karşı başlayan Türk direnişi
İtilaf Devletleri’nce heyecan yarattı. Durumu incelemek üzere Amerikalı Amiral
Bristol başkanlığında İngiliz, Fransız ve İtalyan temsilcilerinden oluşan bir
heyet görevlen dirildi. Rapora göre:
Hıristiyan halkın can güvenliğinin olmadığı bilgisi yanlıştır.
Yapılan katliamların sorumluluğu Yunanlılarındır.
Yunan askerleri geri çekilmeli İtilaf güçleri gelmelidir.
İzmir'de Türk çoğunluğu bulunduğundan bu yerler Yunanlılara verilemez.
(Yunanlılar, Hıristiyanların çoğunlukta olduğunu iddia etmişti. )
İŞGALLER KARŞISINDA OSMANLI YÖNETİMİNİN TUTUMU
Mondros Ateşkes Antlaşmasından sonra başlayan işgaller ve özellikle İtilaf
Devletleri gemilerinin İstanbul'u baskı altına alması Osmanlı yönetimi üzerinde
karamsar bir hava meydana getirdi. İşbaşına gelen hükümetler bir savunma ve
karşı koyma hareketine geçilmesini istemiyordu. Anlaşmazlıkların müzakere
yoluyla halledileceğine inanıyorlardı.
Osmanlı yönetimi her şeyden evvel, hilafet ve saltanatın varlığını güvenceye
almanın yollarını arıyordu. İtilaf Devletleri, Osmanlı yönetiminden ciddi bir
tepki görmeyince, işgal hareketlerini daha geniş bir alana yayma cesaretini
buldular. Bu durum, başsız kalmış hissine kapılmış Türk milletini, haklarını
kendi gücüyle korumak için harekete geçirdi
İŞGALLER KARŞISINDA MUSTAFA KEMALİN DURUMA BAKIŞI
Mustafa Kemal, Birinci Dünya Savaşı’nın sona erdiği sırada Suriye
Cephesi’nde Yıldırım Orduları Grubu Komutanı olarak görev yapıyordu. Ateşkes
anlaşması imzalanınca İstanbul'a döndü. Ülkenin karşı karşıya bulunduğu durumun
çok ciddi olmasını bilmesine rağmen karamsar değildi. Türk milletinin esareti
kabul etmeyeceğine inanıyor, milletin kendi gücüyle düşmana karşı
çıkabileceğini düşünüyordu. Bu sebeple, İstanbul önlerinde demirli duran İtilaf
Devletleri’nin filosunu görünce yanındaki yaverine, "Geldikleri gibi
giderler! " demişti. Bu sözler onun milletine olan güvenini, inancını ve
uzak görüşlülüğünü göstermekteydi. Mustafa Kemal, İstanbul'da bulunduğu süre
içerisinde padişah ve hükümet üyeleriyle görüşmeler yaptı. Onlara işgaller
karşısında neler yapılması gerektiğini anlattı. Diğer yandan, şimdi müze olan
Şişli’deki evinde, başta Ali Fuat Paşa, Kazım Karabekir Paşa, Fevzi Paşa ve
İsmet Bey olmak üzere güvendiği arkadaşlarıyla toplantılar yaptı. Bu
toplantılarda, girişilecek mücadelenin esasları ele alındı. O sıralarda çeşitli
kurtuluş çareleri ortaya atılıyordu
Bazı kimseler İngiltere'nin himayesini, bazıları ise Amerika'nın mandasını
istemeyi uygun görüyorlardı. Onlara göre Osmanlı Devleti, ancak bu yolla ayakta
kalabilir ve bütünlüğünü koruyabilirdi. Bunlardan başka bölgesel kurtuluş
yollan arayanlar vardı. Milli cemiyetlerin bir kısmı bu anlayışın sonucunda
ortaya çıkmıştı.
Türk milletinin, şerefli bir millet olarak yaşamasını temel ilke sayan
Mustafa Kemal, hu görüşleri doğru bulmuyordu. Çünkü o günlerde Osmanlı
Devleti'nin temelleri çökmüş, ömrü tükenmişti. Osmanlı ülkesi tamamen
parçalanmıştı. Ortada bir avuç Türk'ün barındığı bir ata yurdu kalmıştı. Bu
durum karşısında sağlam ve gerçek
karar, millet egemenliğine dayanan, kayıtsız, şartsız, bağımsız bir Türk
Devleti kurmaktı.
Bu düşüncelere sahip olan Mustafa Kemal, milli mücadelenin, milletin azim
ve kararıyla kazanılacağına inanıyordu.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)